25 Mayıs 2014 Pazar

AKP ve İsrail İLİŞKİLERİNİN TARİHİ






 AKP ve İsrail İLİŞKİLERİNİN TARİHİ

AKP ile İsrail arasındaki sözde kriz, aslında tam da İsrail’in kurucusu David Ben Gurion’un Türkiye-İsrail ilişkilerini tarif ettiği şu cümle gibi: “Türkiye bize metres gibi davranıyor. Halbuki evlendik, evliliğimizi bir türlü açıklamıyor.”
Ben Gurion’un bu tespitinin üzerinden yarım yüzyıl geçti ama AKP döneminde İsrail’le ilişkiler tam da böylesi bir tanıma uygun gelişti. Kapalı kapılar ardında farklı, dışarıda farklı…
Gelin AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana, İsrail’le gerçekte nasıl bir ilişki türü yürüttüğüne birlikte gözatalım…ERDOĞAN’A YAHUDİ CESARET ÖDÜLÜ1.. AKP 3 Kasım seçimleri öncesinde 16 Temmuz 2002’de ABD’de Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü JINSA’da temaslarda bulunarak iktidar vizesi desteği aradı ve aldı.2.. Erdoğan Ocak 2004’teki ABD ziyareti sırasında Amerikan Yahudi Komitesi’nden “cesaret madalyası” aldı. Resmi ismi “Davut Boynuzu” olan bu madalya, dünyada ilk kez Yahudi olmayan bir isme, dahası bir Müslüman’a verildi!AKP: FİLİSTİN TERÖR, İSRAİL ŞİDDET UYGULUYOR3.. 30 Ağustos 2004 tarihinde AKP’li Ömer Çelik, Egemen Bağış ve Mevlüt Çavuşoğlu İsrail’le kapsamlı görüşmeler yapmak üzere 3 günlüğüne İsrail’e gitti. Havaalanında gazetecilerin sorularını yanıtlayan heyet, “ziyaretlerinin, ilişkileri daha da pekiştirmek için büyük önem taşıdığını” belirtti. Ömer Çelik, “ortada kriz var” gibi bir adım atılmak ve öyle bir durum yaratılmak istendiğini belirterek, “aslında ortada bir kriz olmadığını” vurguladı. Ömer Çelik ve Egemen Bağış’ın bu ziyaretten önce, ABD’ye gidip Yahudi kurumlarıyla özel temaslarda bulunduklarını da anımsatalım.Yeri gelmişken, bir başka anımsatma daha yapalım. Ömer Çelik, İsrail’e bu ziyaretinin iki ay öncesinde TBMM’de yaptığı bir konuşmada, “Filistinlilerin yaptığını terör, İsrail’in yaptığını ise şiddet” olarak nitelendirmişti. Bugün koşullar gereği Irak’taki Müslümanları anımsayan Ömer Çelik’in, o tarihlerde “Irak’taki direniş örgütlerinin, katillerden oluştuğunu” söyleyecek kadar Amerikancı olduğunu da belirtelim.İSRAİL AKP ELİYLE TÜRK TARIMINI ÇÖKERTTİ4.. AKP hükümeti, İsrail ile 15 Temmuz 2004’de Ankara’da bir mutabakat zaptı imzalayarak, Serbest Ticaret Anlaşması kapsamında “temel ve işlenmiş tarım ürünleri ticaretindeki tavizlerin karşılıklı genişletilmesini müzakere etme konusunda” anlaştı. Böylece AKP, İsrail’e Türk tarımını çökertme olanağı sundu!İNTERNET GÜVENLİĞİMİZ İSRAİL’E EMANET5.. AKP’li Enerji Bakanı Hilmi Güler, İsrail Ulusal Altyapı Bakanı Binyamin Ben-Elizer ile boru anlaşması imzaladı. Türkiye’den İsrail’e uzanacak boru hattından petrol, doğalgaz, elektrik, su ve fiberoptik geçmesi planlandı.6.. Fiberoptik demişken… İsrail’le sözde krizin zirve yaptığı 2010 Haziran’ında ortaya çıktı ki, pek çok devlet kurumunun internet güvenliğini de İsrail sağlıyor! Bu görevi yürüten İsrailli Check Point firmasının, 2006 yılında “stratejik ortağı” ABD’den benzeri bir iş almak istediğinde bizzat ABD Başkanı Bush tarafından veto edildiğini de anımsatalım!AKP’NİN İSRAİL’LE 17 PROJESİ7.. Şimdilerde çok tartışılan insansız uçak Heron anlaşmasını, Tayyip Erdoğan 1 Mayıs 2005 tarihli İsrail ziyareti sırasında imzaladı. Bu ziyarette 200 milyon dolarlık bu anlaşmayla yetinilmedi, M60 tanklarının modernizasyonu için yeni protokol yapıldı ve 17 ayrı askeri proje görüşmesi yapıldı!Bu arada anımsatalım… Erdoğan, Davos’ta “one minute” dedikten sonra, AKP’li Savunma Bakanı Vecdi Gönül, 27 Ocak 2009’da açıklama yaparak İsrail’le ilişkiler konusunda bir sıkıntı olmayacağını ilan ediyordu. Gönül, “insansız İsrail uçağı Heron’lar konusunda bir sıkıntı olmayacağının ve ilk parti Heron’ların Nisan ayında Türkiye’ye geleceğinin” müjdesini veriyordu.AKP İÇİN HAMAS BAŞKA, EL FETİH BAŞKA8.. Erdoğan, Filistin dostluğu değil; El fetih karşıtlığı, Hamas dostluğu yaptı. İsrail’le sözde ilk kriz sırasında bakın Başbakan Erdoğan ne diyor: “İsrail’in en yetkili ağzı, Filistin lideri Mahmut Abbas’ın tutuklu Hamas milletvekillerinin serbest bırakılmasını istemediğini söyledi”.ERDOĞAN: ARAFAT BARIŞIN ÖNÜNDE ENGEL9.. Dahası Erdoğan, geçmişti açıkça İsrail’i savunup, Arafat’ı da suçlamıştı. ABD’de İsrail’in eski Başbakanı Ehud Barak, ABD Kongre üyesi Jane Harmon ve şarkiyatçı Prof. Bernard Lewis ile 13 Haziran 2004’te bir panele katılan Erdoğan şöyle söylemişti: “Ben Barak'ın başlatmış olduğu barış sürecine katılıyorum. Ancak Sayın Barak'ın başlattığı süreç devam etmedi. Sayın Arafat büyük bir fırsatı tepmiştir. Eğer o zaman oturulan masadan kalkılmasaydı isabetli olurdu. Şu anki sıkıntı budur. Fakat biz yine de barıştan umutsuz değiliz. Barış süreci sıkıntılı bir süreçtir. Çile çekmeyi gerektirir ve bu mücadeleyi çile çekerek sürdürmeliyiz. 80 yaşına merdiven dayamış olan bir Arafat barışın önünde bir engel olamaz. Bu işi halklar arasında çözebiliriz”.10.. Davos’ta sözde “one-minute” krizi yaşanırken, TBMM’de Türkiye-İsrail Dostluk Grubu üyesi 361, Türkiye-Filistin Dostluk Grubu iyesi ise sadece 60 milletvekili bulunuyordu!ERDOĞAN MUHALEFETİ YAHUDİ DÜŞMANLIĞI YAPMAKLA SUÇLADI11.. Erdoğan, Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin 44 yıllığına İsrail’li şirkete verilmesine itiraz edenleri “Yahudi düşmanlığı” yapmakla suçladı.ORTAK “YAHUDİ URFA PROJESİ”12.. Urfa’daki “mayınlı arazilerin” İsrail’e peşkeş çekilmesinin tartışıldığı günlerde, 26 Mayıs 2009’da, İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy “Yahudi Urfa Projesi” olarak bilinen “dinler buluşması” kapsamında Urfa’yı ziyaret etti. Levy “Urfa ile Harran bizim için çok önemli, her Yahudi için atalarımızın dedelerimizin geldiği bu topraklara gelmek çok önemli” dedi.İsrail’in bölgeye ilgisi konusunda, bir başka önemli açıklama da 1 Aralık 2004 tarihinde, o dönemin İsrail Büyükelçisi Pinhas Avivi’den gelmişti. “İsrail’lilerin Güneydoğu’dan toprak alımlarını” yalanlayan Avivi şu ilginç cümleyi dile getirmişti: “Buradan arazi satın alınmadı, ancak bazı ortak projelere destek veriyorlar. Türkiye'yle tecrübelerini paylaşıyorlar”.KONYA OVASI’NDA İSRAİL’E ARAZİ13.. İsrail sadece Güneydoğu’dan değil, “Anadolu Kartalı Tatbikatı Krizi” ile daha sonra gündeme gelen Konya’dan da 2004 yılının sonunda 40 bin dönüm arazi aldı. AKP’nin “Tarımsal İşbirliği ve Kalkınma Projesi” ile önünü açtığı bu satış işlemi ile verilen topraklar, ABD ve İsrail’in eğitim için kullandığı hava üssünün hemen yanında bulunuyor.AKP ile İsrail arasındaki bu alım-satım işleri oldukça ilginçti. Bakın Tarım ve Köy İşleri Bakanı Sami Güçlü, Konya’daki bu satıştan birkaç ay önce Şanlıurfa Ceylanpınar’ı isteyen İsraillilere şu yanıtı verdiğini açıklıyordu: “Dedim ki, GAP’la ilgili düşünceleriniz, Türk kamuoyunda bir kısım kanaatlerin oluşmasına neden oluyor. Bu nedenle başlangıç faaliyetlerimizi İç Anadolu’ya kaydırarak, sulama teknolojisini Türk kamuoyuna sunalım. Bu sayede, kamuoyunda oluşan çekingen hava kırılabilir”.AKP’DEN İSRAİL’E TOPRAK ALIMI İÇİN YASA KIYAĞI14.. İsrail’in toprak alımlarına kolaylık getiren yasanın da, 19 Temmuz 2003 tarihinde, AKP tarafında yürürlüğe konulan 4916 sayılı yasa olduğunu belirtelim. AKP İsrail’in toprak alımlarını kolaylaştırmakla kalmıyor, karşı çıkanlara da tepki gösteriyordu. Örneğin AKP Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla Maraş, İsraillilerin GAP bölgesinde toprak satın almasına itiraz edenleri, “Bizim insanımız da Avrupa ülkelerinde mülk alıyor. Ancak yabancılar bizden toprak satın aldıklarında kıyameti koparıyorlar. Bunu doğal karşılamak lazım. Global baktığımız zaman bunun bir sakıncası yok”.İSRAİL’E SURİYE SALDIRISI İÇİN HAVA SAHASI İZNİ15.. İsrail, 6 Eylül 2007 tarihinde Suriye’nin gizli nükleer reaktörünü vurduğunda Türkiye hava sahasını kullandı.16.. İsrail Lübnan’a saldırdığında ama 28 gün sonra Hizbullah’a yenilip geri çekilmek zorunda kaldığında, bölgeye AKP emriyle Türk askeri gönderildi.AKP MİLLETİN GAZINI ALIYORMUŞ17.. Gelin hiç yorumsuz, 14 Haziran 2010 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan Devrim Sevimay’ın AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’le yaptığı röportaja göz atalım şimdi de:Hüseyin Çelik: “Türkiye’de antisemitizmin bir geçmişi var. Fakat bizimle birlikte antisemitizm falan yok. Aksine bakın Sayın Başbakan’ın bu çıkışları olmasa Türkiye’de antisemitizm daha çok artar”Milliyet: “Yani bir anlamda şişede biriken gaz mı kaçırılmış oluyor bu sayede?”Hüseyin Çelik: “Elbette, halk şöyle düşünüyor, ‘Verilmesi gereken tepkiyi benim devletim veriyor zaten’.”Milliyet: “Ve sakinleşiyor, öyle mi?”Hüseyin çelik: “Ve sakinleşiyor, çünkü ‘Benim adıma Tayyip Erdoğan konuşuyor’ diyor. One minute çıkışı bundan dolayı insanların uzun yıllar bastırılmış bazı haykırmalarının bir manada temsilciliğini yaptı. Sayın Başbakan Türk milletinin bu manada ve insanlık vicdanının sesi olmaya çalışıyor.ANKARA’DA SİYONİZM ANMASI!18.. AKP’nin İsrail karşıtı olmadığı, dahası anti Siyonist olmadığı, başka uygulamalarından da anlaşılıyor. AKP, tarihte ilk kez Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde, İsrail’e siyonizmin kurucu Theodor Herz’i anma izni verdi. 6 Aralık 2004 günü İsrail’in Ankara Büyükelçiliği, Ankara’da, Milli Kütüphane Konferans Salonu’nda siyonizmi andı!SONUÇDavos’da “one minute” krizi, Anadolu Kartalı tatbikatı krizi, büyükelçiyi alçak koltukta oturtma krizi, Mavi Marmara gemisine saldırı krizi…Tümünün, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulayabilmek için Türkiye’ye biçtiği model ortak statüsüyle doğrudan ilişkisi var. ABD, BOP’u uygulayabilmek için “Filistin Sorunu”nu kısmen çözüp, İran’ı Türkiye ile markaja alıp, alt-bölgesel düzenleri kurmaya çalışıyor…Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, “İsrail özür dilemezse, bari soruşturmayı kabul etsin” anlamına gelen sözleri aslında tüm gerçeği çırılçıplak ortaya koyuyor. Davutoğlu İngiliz mevkidaşıyla birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında bakın ne diyor: “Ortada bir suç var. Bu vatandaşlar İsrail sularını ihlal etmedi. Hiçbir İsrail vatandaşını öldürmedi. Peki kim öldürdü bu vatandaşları? Eğer İsrail bu sorumluluğu üzerine alır ve özrü dilerse biz de önümüze bakar ve iki ülke ilişkilerini nasıl daha geliştirebiliriz buna bakarız. Eğer özür dilemezlerse o zaman uluslararası bir soruşturmayı kabul etsinler. Bu bizim ülkemizin onurudur”.



1952 yılında eşi Bedriye Atsız ve kardeşi Nejdet Sançar ile birlikte Fatih Sultan Mehmet Han'ın bakımsızlıktan tozlanmış kabrini temizleyen, sandukanın eskiyen demirlerini yenileten adam gibi adama Hüseyin Nihal Atsız denilir

Dersim katliamı diyorlar... Türk askerine yapılan bir katliam var.


 Dersim katliamı diyorlar...  Türk askerine yapılan bir katliam var. 

Sene 1937... Mustafa Kemal, başbakan Celal Bayar’la birlikte Tunceli’ye gelip, Murat Nehri üzerindeki Singeç Köprüsü’nün açılışını yapacaktı. Köprünün ucunda karakol vardı. Basıldı. 33 asker şehit edildi. Peşinden... Telefon hatları kesildi, pusular kuruldu, Mazgirt Köprüsü havaya uçuruldu, jandarma taburu vuruldu, 56 asker daha şehit oldu.

Elebaşı Seyit Rıza’ydı...
Başbakanınızın “hikâyesi yürek burkucudur” dediği Seyit Rıza...
Tarihimizi bilmediğimiz için kendimizden utanmalıyız..
Bu isyanı başlatıp, binlerce aileye evlat acısı yaşatanları kahraman ilan etmeye devam edin, sizler bu vatanın ''hain''lerisiniz..

15 Mayıs 2014 Perşembe

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ ŞİİRLERİ 2



 YOLLARIN SONU   

Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden 
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize. 
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden 
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.


Gidiyorum: Gönlümde acısı yanıkların... 
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda. 
Dün benimle birlikte gelen tanıdıkların 
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda.


Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz; 
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına. 
Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin 
Değişilir topu da bir sokak kaltağına.


İster düşün... Kendini ister hayale kaptır... 
Uzar, uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların. 
Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır 
Sevimli bir hayale açılırken kolların. 


Ey doğunun alnımı serinleten rüzgarı! 
Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay! 
Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları, 
Düştüğü yer uzakta "DİLEK" adlı bir saray. 


O sarayda bulunca tanrılaşan erleri 
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek. 
Hepsi sussa da "Kür Şad" uzatarak elini: 
"Hoş geldin oğlu ATSIZ, kutlu olsun" diyecek. 

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ ŞİRLERİ 1


                       O GECE
O gece ne kadar güzeldi mehtap
Gönülden fışkıran nağmeler gibi.
Ruhumu yıkayan bir seldi mehtap
En tatlı ilk ve son buseler gibi.
 
O gece o müthiş deniz durgundu,
Ömründe susmayan rüzgar yorgundu,
En kara gönüller aya vurgundu
Leyla’yı içinde bulan er gibi.
 
O gece zevkini duydum hayatın,
Sırrını anladım mükevvenatın.
Gönlümde yıkılan bir kainatın
Sesini işittim giryeler gibi.
 
O gece hayatım sanki masaldı,
Şuurum o anın içinde kaldı,
Kalbime ışıktan bir füsun doldu
İnsanı çıldırtan handeler gibi.
 
O gece felekten bir gece çaldım,
Ömrümde son defa bahtiyar oldum;
Ölürken yaşadım, yaşarken öldüm
Ve, sustum, sükutu besteler gibi.
 
O gece ne kadar güzeldi mehtap,
Sandım ki ruhumda yükseldi mehtap,
Gönlümü yıkayan bir seldi mehtap,
Rüyada çalınmış buseler gibi.
 
O gece gönlüm de aya vuruldu;
İçimde küllenen ateş dirildi.
Dünyada ne varsa yere serildi,
“O” kaldı... Kalbimi seyreder gibi.
 
O gece sevgim coşkun ırmaktı,
Kalbimden taşarak o kalbe aktı;
 
 
Gözlerime en keskin bakışla baktı:
”Ben de seni Atsız, ben de ....” der gibi...
 

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Kraliçe Ester kimdir ve nedir........



 Kraliçe Ester kimdir ve nedir........

Ester genç   bir Yahudi kızıdır. 


Günümüzden yaklaşık 2.500 yıl önce kutsal toprakların hakimi olan Pers İmparatorluğu zamanında, İsrail’den İran/Pers’e köle olarak sürgüne gönderilir. 

Ester Yahudi olduğunu kimseye söylemez ve İran’da kendi halinde yaşamını sürdürür. 

Bir gün Pers Kralı eşi olan Kraliçeye öfkelenir ve yeni bir Kraliçe seçmek için ülkeye haber salar. İran’da ne kadar genç ve güzel kız varsa saraya getirilir, bunların arasında Ester de vardır ama yine Yahudi olduğunu kimseye söylememiştir. 

Kral Ester’i beğenir, onunla evlenir ve Ester Pers Kraliçesi olur, hikayede burada başlar…

Bir nedenle Kraliçe Ester ile anlaşamayan ve onun Yahudi olduğunu öğrenen Vezir Haman, Kralı ikna eder ve İran’daki tüm Yahudilerin öldürülmesi için ferman çıkarır.

Bunun üzerine Ester tüm güzelliğini kullanarak Kral’a gider, onu baştan çıkarır ve Vezir Haman’ı kötüleyerek idam edilmesini sağlar. 

Ardından ikinci bir fermanla ülkede Yahudileri koruması altına alır ve derken Yahudilere karşı olanların öldürülmesi için Kralı ikna eder ve Kralın desteğiyle Yahudiler İran’da katliama girişerek binlerce Persliyi öldürür. 

Bu günü Yahudiler PURİM BAYRAMI olarak hala kutlamaktadır.

Musevilerin kutsal kitabı Tanah’ta anlatılan bu olaydan alınacak dersler vardır; 

"Bir Yahudi olarak yabancı bir ülkede yaşıyorsun eğer, mutlaka kimliğini gizlemelisin. O ülkede yetkili bir makama gelinceye kadar sabretmelisin. Yetkiyi aldığın anda öldürmelisin, hiç acımadan"

İşte ESTER budur!

AKP siyasetinin Hıristiyan güçleriyle bir olarak Libya’da, Irak’ta, Filistin’de ve şimdi de Suriye’de bir Müslüman kıyımına destek vermesi bize ESTER’i hatırlatmaktadır. 

Başbakanlık konutunda Yedi Kollu Şamdan, 
Erdoğan’a verilen kutsal Davud Boynuzu ve 
AKP’nin izlediği bire bir İsrail siyasetiyle yan yana getirildiğinde,

insan ister istemez Ester’in ta ötelerden Erdoğan’a bir vasiyet gönderdiğini düşündürüyor;

" kimliğini gizle, yetkiyi alana kadar sabırlı ol ve yetki sahibi olduğunda acımadan öldür"!

"Çocuklar, sosyalist ve hümanist safsatalarla, bütün insanların kardeş olduğu masalıyla yetiştirilirse bugün örneklerini tümen tümen gördüğümüz bir ahmaklar yığını peydahlanır ve On Türk büyüğünün adını saymaktan aciz olan güruh, tanınmış artistlerle profesyonel futbolcuların adını bülbül gibi saymakta eşsiz bir kabiliyet gösterir.''
Hüseyin Nihal ATSIZ

13 Mayıs 2014 Salı

Atatürk’ün Bozkurtçu kişiliği:






                                           Atatürk’ün Bozkurtçu kişiliği:                                    


ATATÜRK,
Kendi döneminin Adalet Bakanı olan Türkçü Mahmut Esat’ın “Bozkurt” soyadını almasını istediği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
İlk yolcu gemisine "Bozkurt" adının konulmasını teklif ettiği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Petrol Ofisi’nin armasını “Bozkurt” olarak tasarlattığı için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Diğer devletlerden kendisine armağan olarak “Bozkurt” heykelleri gönderildiği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Türk’ün milli simgesi olan “Bozkurt’u”, yeni Türk Devleti’nin paralarının ve pullarının üzerinde kullandırdığı için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Milli Eğitim Bakanlığının girişine, Türk’lerin Ergenekon’dan çıkışını temsil eden bir resim yaptırdığı için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Yerli malı olarak üretilmeye başlayan bir sigaraya “Bozkurt” adını uygun gördüğü ve bu sigaranın paket resminin “Bozkurt” olmasını istediği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Türk İzci Ocağı bünyesindeki çocuklara “Yavru Kurt” yakıştırmasını yaptığı için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Fuat Köprülü’nün kendisine: “Türkiyat Enstitüsü’nün ambleminin nasıl olması gerektiğini sorduğunda…”

– “Karlı Tanrı Dağları'nın önünde elinde meşale tutan bir "Bozkurt" olsun, Bu meşale, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ilminin ifadesi olsun. Ergenekon'dan çıkmamızda kılavuz olan Bozkurt, Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin." cevabını verdiği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Türk Ocakları’nın amblemini “Bozkurt” yaptırdığı için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın amblemini “Kurtbaşı” olarak önerdiği için Bozkurt’tur.

ATATÜRK,
Ankara Üniversitesi’nin diplomalarının alt köşesine “Kurtbaşı” amblemi koydurduğu için Bozkurt’tur.


ATATÜRK,
Çalışma masasındaki çağırma zili küçük bir “Bozkurt” heykeli olduğu için Bozkurt’tur.

LÜTFEN OKUYUN BAKIN BU JACOBS ADINI KİMDEN VE NEDEN ALMIŞ :



                                    LÜTFEN OKUYUN BAKIN BU JACOBS ADINI KİMDEN VE NEDEN ALMIŞ :                               


 Bizler körü körüne bilmeden anlamadan değerlerimizi sevdikçe,birileri ölümsüzleştirmek adına acılarımızı bize keyifle yudumlatacaktır).. paylasalim einde olan baksin atsin derhal su lanet kahveyi cöpe!!!
PAPA´YA MÜJDE GİDER ! BÜYÜK KARTAL ÖLDÜ!"

Nisan 1481´de cihanın en büyük imparatoru ve maiyeti, Topkapı Sarayından ayrıldı.Tüm milletler merak içindeydi bu hükümdarın nereye gittiğini bilmek istiyorlardı ancak bu sorunun cevabını yalnızca Allah ile Fatih Sultan Mehmed biliyordu.
"Niyetimi, sakalımın tek teli öğrense idi, bütün sakalımı kökünden kazırdım" diyen Sultan Mehmed´di. Peygamber övgüsüne mazhar olmuş bu büyük başbuğ ve ordusunun nereye gittiği bilinmiyordu.En çok araştıranlar ise düşmanlarıydı.
işte o Müjdelen Hükümdar !
“Letüftehanne’l Kostantıniyyete, ve le ni’mel emrü zâlike’l emr, ve le ni’mel ceyşü zâlike’l ceyş”
“Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır.” Hz Muhammed sav.
Papalık, Venedik, Avusturya ve İtalyan casusları hiç durmadan çalışıyorlardı.
Mısır´da ki Memluklar da bu niyeti öğrenmek için her türlü fedakarlığa hazırdı. Seferin Avrupa´ya mı, Asya´ya mı, yoksa Afrika´ya mı olduğu anlaşılamıyordu.Çünkü ordugahını, Anadolu topraklarına kurmuştu ama kestirilemiyordu çünkü gemilerini karadan yürüten bir Başbuğ´du. Ve özel olarak yetiştirilmiş bir kişiydi.
Fatih Sultan Mehmed cihat üzere iken hastalandı daha önce geçirdiği ve şikayetçi olduğu hiçbir hastalığı da yoktu! 3 Mayıs 1481 yılında Gebze´de ikindi ezanları okunurken Şehid oldu.
Venedikliler, bu seferin kati olarak İtalya üzerine olduğunu zannediyorlardı.
Bu sebeple sultanın özel doktorlarından Yahudi asıllı Yakup Paşa´yı ikna ettiler.
Venedikli bir yahudi dönmesi olan Yakup Paşa´nın asıl adı ise Jakop Maestro idi. Eğer başarırsa kendisine 2.5 milyarlık duka altını vermeyi vaad etmişlerdi. 25 nisandan itibaren düzenli olarak zehir verilmeye devam edilmişti 3 mayısa kadar.Ve sonra Jakop paşayı yeniçeriler parçaladılar. Zehirlerdi diye değil kurtaramadı diye. Zehirlendiği daha yeni ortaya çıktı. Venedik elçisi Papa´ya haberi yolladı ve sadece bir cümle vardı ."BÜYÜK KARTAL ÖLDÜ!" .
Yahudiler çok sevinmiş ve her yere Yakup paşa olarak bildiğimiz jacobsun ismini yazmışlardır.
Yahudiler son jest olaak Jacobs anısına ne yapalım diye düşünürlerken ,severek tükettikleri Kahveye JOCOBS adını vererek ölümsüzleştirdiler..
Bir çoğumuz bilmeyiz aslında içtiğimiz vazgeçemediğimiz, Jocobs Kahvesinin her yudumunda Fatihin ölümünün kutlandığını.
Bizler körü körüne bilmeden anlamadn değerlerimizi sevdikçe,birileri ölümüzleştirmek adına acılarımızı bize keyifle yudumlatacaktır.
Çağ kapatıp Çağ açan Şanlı Osmanlı Hükümdarı Fatih Sultan Mehmeti Rahmet ve Minnetle anıyoruz.

Toplumlar nasıl mankurtlaştırılır?





Toplumlar nasıl mankurtlaştırılır?


Mankurtlaşmak, ulusal kimlikten uzaklaşma, topluma ve kültüre yabancılaşma, zihnin yeniden inşası yoluyla bilinçsizleşme, egemen güçlere ve süper devletlere yaranmayı içeren sosyo - kültürel bir kavramdır. 

Zihni yeniden kurgulanarak mankurtlaştırılan kişi, düşmanını “efendi” kabul ederek kendi halkına ve değerlerine karşı savaşan bir köledir.

Kültür kodları halkı kendi değerleriyle ayakta tutarken, aydın ya da yöneticiler gerek arayış içinde olmaları, yeni değerlere kontrolsüz biçimde açık olmaları ve bireysel çıkarlarını toplumsal çıkarların önünde tutmaları onları mankurtlaştırma sürecine sokar ya da bu süreci hızlandırır.

Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adlı yapıtında anlattığı bir efsane vardır:
Mankurt Efsanesi.
Juan-Juan adlı barbar bir toplum, tutsak ettiği kişileri nitelikli (!) köleler haline getirmek için onların belleklerini silermiş.

Bunu şöyle yaparlarmış:
Önce tutsağın başını kazır, saçlarını tek tek kökünden çıkarırlarmış.
Bu arada bir deveyi keser derisinin en kalın yeri olan boynundaki deriyi tutsağın kanlar içindeki kazınmış başına sımsıkı sararlarmış.
Kuruyup büzülen deri kafayı mengene gibi sıkıp, dayanılmaz acılar verirmiş.
Bir yandan da kazınan saçlar büyüyüp dışarı çıkamayınca başına batarmış. Tutsak başını yerlere vurmasın diye bir kütüğe bağlanır, yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye elleri ayakları bağlı olarak ıssız bir yerde dört beş gün aç susuz bırakılırmış.
Beşinci günün sonunda tutsakların çoğu ölürmüş. Kalanlar ise belleklerini yitirirmiş.

Tutsak zamanla kendine gelir yiyip içerek gücünü toparlarmış.
Ama o artık bir insan değil, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan “mankurt” olurmuş.
Bir mankurt kim olduğunu, hangi soydan geldiğini, anasını, babasını ve çocukluğunu bilmezmiş.
İnsan olduğunun bile farkında değilmiş.
Bilinci, benliği olmadığı için, efendisine büyük avantaj sağlarmış.
Ağzı var, dili yok, itaatli bir hayvandan farksız, kaçmayı dahi düşünmeyen, hiçbir tehlike arz etmeyen bir köle.
Onun için önemli olan tek şey efendisinin emirlerini yerine getirmekmiş.